Esere geçmeden önce kısaca yazarın özgeçmişine göz atalım. Prof. Dr. Necati Demir Hoca, Ordu’ya bağlı Ulubey ilçesinin Kumanlar Köyü’nde dünyaya geldi. 1964 doğumlu olan yazar, Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden mezunu olduktan sonra yüksek lisansını Cumhuriyet Üniversitesi’nde, doktorasını da Selçuk Üniversitesi’nde tamamlamıştır. Günümüzde Gazi Üniversitesi’nde akademik görevine devam etmektedir.
Son dönemlerde yapılan çalışmaların artması ve bilimsel, akademik yeni kaynakların ortaya çıkmasıyla Dede Korkut üzerine yapılan bilimsel veriler arttı. Türkoloji alanında, Dede Korkut’un bulunan yeni nüshası ile birlikte artan heyecan geçtiğimiz aylarda Prof. Dr. Necati Demir Hoca’nın kitabıyla katmerlenerek çoğaldı. Muhammed Veli Hoca, kendisi tarafından yapılan kapağına Arap harfleri ile Dede Korkut yazdığı bir fotokopi metnini Metin Ekici Hoca’ya verince ve bu metin hoca tarafından neşredilince, yeni nüsha merak uyandırdı. Bu yeni hikâyeyle, Metin Hoca ve Yusuf Azmun Hoca tarafından Türk milletinin önüne büyük bir hazine sunuldu. İlerleyen günlerde, Dede Korkut Destanı adlı bu şaheser, Prof. Dr. Necati Demir Hoca’nın çalışmaları ile uzun yıllar Oğuzname taramaları üzerine bulunan yeni bilgi ve belgelerle Ötüken Neşriyat tarafından yayına hazırlandı.
Dede Korkut konusunda araştırma yapan bilim insanlarına ithaf edilmesi, ayrı bir güzellik katıyor esere. Kitap, Dede Korkut’un bildiğimiz on iki hikâyesinin yanı sıra Türkmensahra – Türkistan nüshasının yeni destansı hikâyesini ilk defa veren eser olarak tarihin sayfalarında yerini alıyor. “Giriş” ve ayrıca dört bölümden oluşan kitabı okumaya başlayınca büyük bir emek sonucunda yayın dünyasına kazandırıldığını anlıyorsunuz. “Giriş” bölümünde Dede Korkut’un nerede yazılmış olabileceği hakkında başta Hamza Zülfikar, İsmail Sökmen ve İbrahim Kafesoğlu gibi hocalarımızın görüşlerine yer vererek Dede Korkut kitabının ilk yazıya geçirilme serüveninin Ahlat olabileceğini aktarıyor okurlarına.
Birinci bölümde Dede Korkut’un tarihi akışı içerisinde hangi eserlerde söz edildiğini Ulu Han Ata Bitiği’nden başlayarak Kitab-ı Oğuzname-i Türki’de geçtiği şekillerinden okuyucusunu bilgilendiriyor.
Necati Hoca’nın tespit ettiği Dede Korkut destanının iki bölümü, Eski Anadolu Türkçesi (Oğuz Türkçesi) ile kame alındığını belirttiği, Topkapı Sarayı – Revan 1391 numarada kayıtlı olan Tevârîh-i Âl-i Şelçuk adlı eserin boş olan ilk üç sayfasına el yazısı ile not edilen manzum-mensur karışımı eserdir. Bu üç sayfa “Oğuzlara Alkış (Dua)” adlı bölümle başlıyor. Dede Korkut ile benzerliğini, üç sayfadaki manzum örnekleri Muharrem Ergin Hoca’nın hazırladığı Dede Korkut kitabı ile karşılaştırması sonucunda ortaya koyduğundan söz ediyor.
İkinci bölümde ise bilinen üç nüshanın (Dresden, Vatikan, Türkmen Sahra) mukaddimesiyle birlikte tüm hikâyeleri toplu olarak okuyucusunun karşısına çıkarıyor. (Salur Kazan’ın Yedi Başlı Ejderhayı Öldürmesi de dâhil.)
Üçüncü bölümde Dede Korkut’un Kazakistan başta olmak üzere Türkistan coğrafyasındaki aktarımlarından söz ediyor. Kazakistan yazılı metinlerde Dede Korkut’un doğduğu yerin Karaspan olduğundan söz ederler. Halk arasında, doğum olayından tabiat ve insanüstü özelliklerle söz edildiğinden bahseder. O yörede şu mensur şiir yıllarca dilden dile aktarılmıştır:
“Korkut doğacağı zaman,
Karaspan’ı su başmış.
Kara yeri (yeryüzü) kum kaplamış,
Korkut doğacağı zaman halk korkmuş,
Doğunca da sevinmiş!” (s.293)
Korkut hikâyesi bu bölgede dallanıp budaklanmış ve birçok hikâye anlatılagelmiş günümüze. Yusuf Akgül’ün Dede Korkut – Korkut Ata Hikâyelerinin Türkmenistan’da Derlenen Sözlü Varyantları’ndan faydalanarak gerekli düzeltmeler ile okuyucusuna renkli bir boy / hikâye sunuyor Necati Demir Hoca.
“Sözlü Kaynaklarda Dede Korkut” bölümünde halk arasında yaşayan varyantları okurlara sunulmuştur. Yazar, “Ekler” bölümünde aktardığı metinlerin kuşe kâğıt baskılarını okuruna sunarak akademik bir kaynak niteliğindeki bu değerli eseri tamamlamıştır. Kaynakça ve dipnotlar, okura kolaylık sağlamaktadır.
“Terazinin bir kefesine Türk edebiyatının tümünü, diğer kefesine de Dede Korkut’u koysanız yine de Dede Korkut ağır basar.” der Prof. M. Fuat Köprülü Hoca. Bu yüzden Dede Korkut başlı başına Türk edebiyatının özü, milletin yüzyıllarca silinmeyen izi, Türk millî kültürü; etnografi ve Türkoloji alanının araştırma sahasının en önemli akademik malzemesidir.
Dede Korkut Destanı, Orta Asya Türklerinin yaşam biçimini aktaran son çalışmalar ışığında on üç epik hikâyeden oluşuyor. Türklerin yaşamlarını, inançlarını, savaşlarını, kahramanlıklarını ve kullandıkları dilin özelliklerini anlatması sebebiyle Türk edebiyatında önemli bir yere sahip olan Dede Korkut hikâyeleri, sözlü gelenek ürünü olması sebebiyle de dikkat çekici aktarım ile karşımıza çıkıyor. Elimizin altında bulunması gereken önemli bir kaynak hüviyetindeki bu eser, şiirle düzyazı arasında şekillenen hikâyeler olağanüstülükler barındırıyor. Eseri bilim dünyasına kazandıran değerli hocamıza ve kitap elimize geçene kadar yapılan çalışmalarda emeği olan herkese teşekkür ederiz. Bugüne kadar Dede Korkut üzerine çalışan bilim insanlarına, yazarlara minnet duyuyor ve şükranlarımızı en içten dileklerimizle sunuyoruz.
Prof. Dr. Necati DEMİR, Ötüken Neşriyat, 1.Baskı, 2019, ISBN: 978-605-155-818-9
Yazar: Uğur İNCE