Sarsarak köprüleri
Devler geçti bu yollardan
Dudaklarında Hun Türküleri
(Arif Nihat Asya)
Devler Geçti Bu Yollardan; Yağmur Tunalı’nın altı isimle yaptığı dergi röportajlarını ufak düzenlemeler ile yeniden okurlarıyla paylaştığı bir röportaj kitabıdır. İsmini, benimde bir pasajını bu yazıya başlarken paylaştığım, Arif Nihat Asya imzalı Devler adlı şiirde geçen bir mısradan almıştır. Kitabımız her ne kadar röportaj yönüyle öne çıksada, onu sadece bu açıdan ele almak, eksik ve yanıltıcı olur. Zira bu kitap, yazarının da bahsettiği üzere sadece bir röportaj kitabı değildir. Muhtevasında, Tarık Buğra, Samiha Ayverdi, Dr. Muhtar Tevfikoglu, Mahir Canova, Cinuçen Tanrıkorur ve Emine Işınsu gibi değerli isimlerle yapılmış olan mülakatları barındırmasının yansıra; bu isimler hakkında yazarın görüşleri, hatıraları ve paylaşmış olduğu biyografik bilgiler de mevcuttur. Tüm bunlar göz önüne alındığında, kitabın arka yüzünde yazan “Edebiyatın üç türünü (röportaj, hâtıra, deneme) kaynaştıran bir kitap.” ifadesinin oldukça yerinde bir tanımlama olduğu görülmektedir.
Kitap, Konuşmanın Tadı başlıklı bölüm ile başlamıştır. Yazar bu bölümde yazı hayatına ve röportajcılığa girişine kısaca değinmiş, röportaj sanatının hususiyetleri ile ünlü röportajcılar hakkında birtakım malumatlar paylaşmıştır. Bu bölümün en dikkat çekici kısmı, Bu eserin hikâyesi başlığını taşır. Yazar burada, eserin adından ve neden özellikle bu altı dergi röportajını kitaplaştırdığından bahsetmiş; eserin ihtiva ettiği bölümler hakkında da kısa bir tanıtım yapmıştır.
Konuşmanın Tadı isimli giriş bölümünün peşi sıra, her biri mülakatın yapıldığı şahsın adını taşıyan altı bölüm gelmektedir. Röportajları ihtiva eden bu bölümlerin her biri, Hakkında ve Mülakat başlıkları altında iki kısma ayrılmıştır. Yazar, Hakkında başlığı altında, o bölümde bahsettiği kişinin tasvirini yapmış ve o kişiye dair intibalarını paylaşmıştır. Yine röportajın yapıldığı şahsiyet hakkında muhtelif bilgiler, anılar ve röportajın hikâyesi de burada okura aktarılmıştır. Mülakat kısmında ise röportaj faslı başlamıştır.
Röportaj, yazarın da belirttiği üzere zor bir alandır. Kısaca “konuşturma sanatı” olarak tanımlayabileceğimiz bu alanda doğru soruyu sormak ve doğru cevabı almak, mülakat yaptığınız kişiye ve konuya vakıf olmak gibi hususlar oldukça önemlidir. Hele bir de objektiflik vardır ki, bence röportajın kıymetini tayin eden en önemli unsurdur. Sübjektif bir yaklaşımla, birini parlatmak veya yermek maksatlı kurulan diyaloglar röportaj kıymeti taşımaz. Röportajı, yazarın tabiriyle “görüşülen kişinden alınacak öz” olarak kabul edersek; objektiflikten uzak yaklaşımlar bize özü değil, oluşturulmak istenen algıyı verir. Objektiflik işte bu öze ulaşma noktasında, röportajın akıbeti açısından hayatı bir vazife ifa eder. Röportajı yapan kişinin objektifliği yakalama noktasında en zor anları, muhatabıyla arasında hukukunun olduğu zamanlardır. Böyle anlarda röportajcı, muhatabı ile aralarında mevcut bulunan münasebetin tesiriyle bazı soruları yumuşatarak yahut değiştirerek sorabilir. Röportajcıda hâsıl olan bu durum neticesinde mülakatın akıbeti, kuvvetle muhtemel akâmete uğrar. Böyle anlarda objektif tavrı muhafaza etmek ve şahsi münasebetleri mülakat dışında tutmak ciddi bir iştir. Bu kitapta yer alan mülakatlarda, mülakatın tarafları arasında bir samimiyetin var olduğu, yazarın bahsettiği kadarıyla okurlarca malumdur. Yukarıda risklerinden bahsettiğimiz bu duruma rağmen yazarın objektif duruşundan ödün vermemesi, bu röportajların yıllar sonrasında dahi rağbet görmesinin bence en önemli sebeplerinden biridir.
Yazarın ilk sayfalarda belirtmiş olduğu, “Bu bir röportaj kitabı. Ama sadece bir röportaj kitabı değil.” Cümlesiyle neyi kastettiği çok geçmeden anlaşılmaktadır. Öyle ki bu kitap, bünyesinde barındırdığı röportajların yanında biyografi ve hatıra türlerinden de tatlı esintiler sunmaktadır. Sırf bu yönü bile onu, pek çok röportaj derlemesi kitapların tekdüzeliğinden ve sıkıcılığından kurtarmıştır. Bunun üstüne birde yazarın röportajlardaki başarısı eklenince çok kıymetli, dolu dolu ve okuması keyifli bir eser ortaya çıkmıştır. Hemen belirtmek isterim ki, önceki cümlede yazara atfettiğim “Başarı” kavramı işin teknik yönü ile alakalı değildir. Bu kitabı ve yazarını röportaj sanatının incelikleri üzerinden bir değerlendirmeye tâbi tutmak, bu alanda otorite sahibi kimselerin hakkıdır. Ben bu açıdan tarafımca yapılacak bir değerlendirmeyi, yazara ve eserine saygısızlık addederim. Başarı kavramından kastım, bir okur olarak mülâkatların seyrinden duyduğum memnuniyettir. Röportajcının karşısındaki kişi ile aynı frekansı tutturup ortak dili konuşması, üslubu, yeri geldiğinde sohbete katkıda bulunacak ve konuşmanın yönünü tayin edecek şekilde fikirlerini beyan etmesi gibi hususlar, röportajlara tabii bir sohbet havası vermiştir. Bu noktada biraz daha durmak gerekir. Çünkü burada yazarın bir yönü daha yatmaktadır. Röportajda tabî sohbet havasını yakalamak sadece tanışıklıkla olacak bir iş değildir. Burada röportajcının repertuvarının genişliği görülmektedir. Nitekim yazar sahip olduğu repertuvarın genişliği sayesinde Sâmiha Ayverdi ile rahatlıkla bir tarih sohbeti yapabilmekte ve Mahir Canova ile Türk tiyatrosunu, mazi-hâl- istikbâl üçgeninde ele alabilmektedir. Elbette ki röportajcının, muhatabının eğilimlerine ve entelektüel birikiminin yoğunlaştığı yerlere göre yapacağı bir hazırlık olmuştur. Ancak bu hazırlık, sohbeti belirli bir noktaya kadar taşır. Bu noktadan ötesi birkaç cümle önce bahsettiğimiz tabî sohbet halidir ve yazar entelektüel birikimi sayesinde bu tabî hale erişmiştir.
Yağmur TUNALI, Panama Yayınları, Ekim 2016, 214 Sayfa, ISBN: 978-975-2444-69-0
Yazar: Remzi Can ÖZTÜRK