A. Yağmur Tunalı – Devler Geçti Bu Yollardan

Yazarı hayatta olan kitapların edebi kıymetinin anlaşılmasına katkı sunmak, hiç olmazsa eserin müellifi hayattayken kendisinin ve eserinin kıymetini ortaya koymak açısından eli kalem tutan kişilerin okudukları bu eserlerle ilgili bir iki kelam etmesi, kadirbilirlik açısından oldukça önemlidir diye düşünüyorum. Kitap eleştiri usullerine riayet etmek istemekle birlikte, artık usulüne uygun ortaya konmuş eleştiri yazılarının da okuyucusunun çok az olduğunu düşünerek, mektepli bir eleştiri yazısından ziyade alaylı bir değerlendirme yazısı yazmak arzusunda olduğumu baştan ifade etmek istiyorum.

Kendisini tanıma şerefine nail olduğum kıymetli ağabeyim A. Yağmur Tunalı’nın son kitabı “Devler Geçti Bu Yollardan”ı kısa bir süre önce okudum. Panama Yayınları arasından çıkan “Devler Geçti Bu Yollardan” Tunalı’nın 70’li 80’li yıllarda ağırlıklı olarak Töre dergisinde yayımlanmış mülakatlarından derlenmiş bir kitap. Dr. Muhtar Tevfikoğlu, Tarık Buğra, Sâmiha Ayverdi, Mahir Canova, Çinuçen Tanrıkorur ve Emine Işınsu ile yaptığı mülakatları bir kitapta toplama ihtiyacı hisseden Tunalı “Bu kitabın hikâyesi” başlıklı bölümde şöyle diyor: “Bu bir röportaj kitabı. Ama sadece bir röportaj kitabı değil. Çok önemli altı isimle yaptığım dergi röportajlarını buraya aldım. (…) Televizyon  ve gazete röportajlarımın çoğunu kitaplaştırmayı düşünmedim, düşünemem. Ama dergi konuşmaları özellikle bir kısmı, özellikle bu altısı dergi sayfalarında bırakılamayacak kadar değerli konuşmalardı. Onların okunmayacak, bilinmeyecek olmasına gönlüm razı olmazdı.”[1] Yağmur Tunalı’nın gönlü iyi ki bu mülakatları dergide bırakmaya razı olmamış ve iyi ki, bu altı değerli edebiyat ve sanat insanıyla yaptığı röportajları (Mülakat ile röportaj faklı iki tür olmasına rağmen günümüzde genel anlamda birbirlerinin yerine kullanılmaktadır. Bu sebeple biz de bu anlayışa uygun davranıp zaman zaman birbirinin yerine kullanıyoruz bu iki kavramı) kitaplaştırmış. Edebiyat ve kültür yaşamımızın bu kıymetlerinin sanatımız, edebiyatımız, sosyal yaşamımız, Batılılaşma meselelerimizle ilgili konularda belirtmiş oldukları fikir ve görüşler daha onlarca yıl kaybolmayacak şekilde kaydedilmiş oldu. Kültür hayatımıza bu katkısından dolayı Yağmur Bey’i tekrar kutlamalıyım.

Kitap; “Konuşmanın tadı, Dr Muhtar Tevfikoğlu, Tarık Buğra, Sâmiha Ayverdi, Mahir Canova, Çinuçen Tanrıkorur ve Emine Işınsu” bölümlerinden oluşuyor. Tunalı, mülakatlara geçmeden önce kitabın başına “Konuşmanı tadı” adlı mukaddime sayabileceğimiz bir bölüm eklemiş. Bu bölüme kendisi ve sanatı ile ilgili eleştiri ile başlayan Tunalı “Bunca söylediğime bakmayınız: İyi ettiğimi gönül rahatlığıyla söyleyecek haldeyim. Bir konuda derinleşerek büyük işler yapabileceğimi düşünmekle beraber olan oldu, çok şeyle uğraştım, iyi ettim.”[2] diyerek birçok dalda uğraş verdiğini, yazı hayatında da çeşitlilik olduğunu belirtir ve bundan hiç pişmanlık duymadığını ifade eder. Bu girişin ardından Yağmur Tunalı, röportajcılığının nasıl başladığını, televizyon, dergi ve gazete röportajları yaptığını belirttikten sonra edebi bir tür olarak “röportaj”a dair düşüncelerini aktarır. Tunalı, Röportajcılığım Dergilerde Başladı alt başlığında altı edebiyat ve sanat insanı ile yaptığı röportajları naklederken kendi hatıralarını da aktaracağının ipucunu da verir ki devamında her bölümün başında röportaj yapılan kişiyle Tunalı’nın hatıralarını okumak benim bu kitaptan ayrı bir tat ve keyif almamı sağladı. Kendim de edebiyat dergisi çıkaran bir kişi olarak biliyorum ki salt mülakat, diğer türlerle kıyaslandığında derginin “asık yüzlü, ciddi” yazısı olarak okuyucunun sofrasına ikram edilmektedir. Okuyucu bu mülakatları diğer türlere katık edip hazmediyor düşüncesindeyim. Ancak Yağmur Tunalı’nın her mülakatın başında mülakatın yapılış öyküsüne ve mülakat yapılan kişiyle hatıralarına yer vermesi, mülakat öncesindeki ciddi havayı dağıtıyor, okuyucuyu yaşanmışlığın sularında gezdirerek mülakata hazırlıyor. Zaten kitabın arka kapağındaki şu tanıtım cümlesi bu kitabın farklı bir mülakat kitabı olduğunu en başta okuyucuya duyuruyor: “Devler Geçti Bu Yollardan, Tunalı’nın Bittiği Yerde Başlar eseri gibi, edebiyatın üç türünü (röportaj, hâtıra, deneme) kaynaştıran bir kitap. Bu özelliğiyle edebiyatımızda özgün bir örnek.”

Yine birinci bölümde röportaj sanatının inceliklerine dair enfes bilgiler ve meraklılarına ipuçları var ki, bir edebiyat öğretmeni olarak benim bu kitapta en fazla istifade edebileceğim bölümlerden birisi de bu bölümdür. Kitabın yazarının röportaj sanatına hakimiyeti dolayısıyladır ki, röportajı açıkladığı bölümlerde kurduğu emir cümleleri, yazarın akıcı ve naif Türkçesine aykırı düşmüyor. Bir misal verelim: “Bilmeden röportaj yapılmaz. Mülakat, bir konuda bir kişiden alacağınız özdür. O özü, kolayına size vermeyeceğini bileceksiniz. Konuşacağınız kişinin havasına gireceksiniz. Bunun için bilmek zorundasınız… Çünkü o öz, başka türlü çıkmaz.”[3]

Yağmur Tunalı, kitaba “Devler Geçti Bu Yollardan” ismini seçmesinde Arif Nihat Asya’nın “Devler” şiirinde geçen “Devler geçti bu yollardan” mısraının etkili olduğunu belirtir.[4] Kitabın ilk mülakatı Dr. Muhtar Tevfikoğlu ile yapılan mülakattır. Sonra sırasıyla Tarık Buğra, Sâmiha Ayverdi, Mahir Canova, Çinuçen Tanrıkorur ve Emine Işınsu mülakatları gelmektedir. Her mülakattan önce mülakat yaptığı kişinin özellikleri ve onlarla bazı anılarına yer veren yazar, yine her mülakattan önce mülakatın yapılma hikâyesini anlatmayı da ihmal etmez. Mülakat soruları daha 25’inde bir gence göre – 1980 yılına göre- oldukça iyi hazırlanmış sorular ve mülakatlar. Okunduğunda görülecektir ki bu sorular mülakat veren isimleri çok iyi çözüyor ve okuyucu bu sorular sayesinde bahse konu sanatçıları çok iyi tanıyor. Yazar bunlar içinde en uzun mülakatı 33 sayfa ile ünlü bestekâr ve musiki üstadı Çinuçen Tanrıkorur ile yapıyor. Yazar, başka kimsenin Çinuçen Tanrıkorur ile sağlığında bu kadar kapsamlı mülakat yapmadığını da belirtiyor. Daha sonra en uzun mülakatı 25 sayfa ile Tarık Buğra’ya ayırıyor. Kitabın sihrinin kaçmaması ve merakların canlı tutulması için kitapla ilgili başka ayrıntıyı şimdilik noktalayalım.

A. Yağmur Tunalı’nın “Devler Geçti Bu Yollardan” adlı eseri bir devre damgasını vurmuş şair, yazar, tiyatrocu ve bestekârlarımızın tanınması, birbirinden orijinal ve kıymetli görüşlerinin anlaşılabilmesi açısından başka hiçbir yerde bu şekilde bulunamayacak bilgi, belge ve değerlendirmeyi içermektedir. Yağmur Tunalı’nın İstanbul Türkçesini eski İstanbul beyefendilerine mahsus bir ifade ve konuşma kabiliyetine şahidiz. Ancak aynı konuşma üslubunun bir yazıya bu kadar ustaca nakline kolay kolay şahit olamıyoruz. Yazıyı okurken, Yağmur Tunalı adeta karşımızda beliriyor, bize naif ve kadife sesiyle konuşuyor hissine kapılıyoruz. Derslerde dilimizi başarılı kullanan sanatçılar için kullanılan “dili oldukça sade, akıcı” klişelerinin haricinde Yağmur Tunalı’nın dili için naif, duru, ifade gücü yüksek vasıflarını da eklemek bir hakkı teslim etmek olacaktır. Kitabı okuduğunuzda bu tespitimin doğruluğuna şahit olacaksınız, bunu temin ederim.

Eserle ilgili tek olumsuz değerlendirmem ‘editöryal’ eksiklik olacak. Yazarın, kitabı yazarken gözünden kaçırdığı yazım yanlışları, kitabı baskıya hazırlayanların gözünden de kaçmış olmalı ki, dikkatli okuyucunun affetmeyeceği yazım hatalarını içeriyor kitap.  Bu açıdan yeni baskılarda bu yazım yanlışlarının düzeltilmesi, kitabın eksiklik hanesinin boş kalmasını sağlayacaktır.

Kitapla ilgili daha çok yazılabilir, özellikle kitabın içinden etkili alıntılar yapılarak kitap çok daha iyi ortaya konabilir. Ama daha fazlası, eseri okumak isteyenlere bir haksızlık olur kanaatindeyim. Filmi izlememiş birine filmin sonunu anlatmak, filme ilgiyi azaltıp merak unsurunu yok eder. Biz kapıyı aralayalım okuyucu girmekte özgürdür.

[1] A. Yağmur Tunalı, Devler Geçti Bu Yollardan, Panama Yay. Ankara, Ekim-2016, s. 21

[2] A.g.e. s.15

[3] a.g.e. s. 16

[4] a.g.e. s. 21

A. Yağmur TUNALI, Panama Yayıncılık, 1.Basım, 216 Sayfa, 2017, ISBN: 9789752444690

Yazar: Yaşar VURAL

0 0 kere oylandı
İçeriği Değerlendir