Mustafa Tatcı – Yûnus Emre ile Aşk Yolculuğu

Anadolu’da yaşayan, medeniyet tarihimizin en önemli temel taşlarından biri olan Yunus Emre’nin hayatı ile ilgili uzun yıllar çalışan Mustafa Tatcı tarafından hazırlanan bu eser, Yunus Emre’yi daha iyi anlamak için önemli bir başvuru kaynağıdır. Hayatı menkıbelerle anlatılarak, gerçek kişiliği bu anlatılar arasında kaybolan Yunus Emre’yi anlamak, yeni bir medeniyet tasavvurunda Türklüğe gönül verenler tarafından çok önemlidir. Devrinin şartlarıyla beraber bakıldığında Yunus Emre’nin gerek İslam’ı anlamamızda, gerekse dilimizin imkânlarının nelere kadir olduğunu görmemizde katkısı büyüktür.

Kitap, Mustafa Tatcı’nın söz başıyla başlayıp Yunus EmreÂşık Yunus ve Şiir Dizini olmak üzere üç ana başlıkta devam etmektedir. Yunus Emre başlığı altında Yunus Emre’nin tarihî ve menkıbevî hayatı, eserleri ve dili, düşünce dünyası ve sanatı anlatıldıktan sonra iki yüz kırk yedi şiiri okuyucunun gönül iklimine sunulmaktadır.

Yunus Emre’nin tarihî hayatı anlatılırken çeşitli kaynaklarda ortaya çıkan ve yapılan araştırmalar sonucu ulaşılan doğum yeri, tahsil durumu, evliliği, seyahatleri, hangi tarikata mensup olduğu ve ölüm yeri gibi konulara değinilmektedir. Bu anlatımlarda Mustafa Tatcı gerek kendi çalışmalarındaki gerekse diğer çalışmalarda yer alan farklı sonuçları mukayeseli olarak okuyucunun ilgisine sunmaktadır. Örneğin; Yunus Emre’nin yaşadığı yer hakkında şu ifadeler mevcuttur: “Bu belgelerle kesin olarak bir şey söylemek mümkün değilse de, bugüne kadar elde edilen bilgilere göre, Yunus’un Orta Anadolu’da bir yerde yaşadığı söylenebilir. Bu yer de büyük bir ihtimalle Sarıköy (bugünkü ismiyle Yunus Emre Köyü)’dür.”

Yunus Emre’nin tarihî kişiliğini araştırırken menkıbelerden hareket etme zorunluluğu olduğundan, çünkü bugüne kadar Yunus Emre’nin hayatı hakkında daima rivayetlerin aktarıldığından bahseden yazar, bu menkıbelerin iki temel kaynağını ve içeriğini okuyucuya sunmaktadır. Bu kaynakların Hacı Bektaş-ı Veli Vilayetnamesi ile 18. asır menakıpname yazarı İbrahim Has’ın, Tezkiretü’l-Has adlı eserleri olduğu ifade edilmiştir. Bu bölümde en önemli hususun Tapduk Emre ve silsilesi hakkındaki araştırma sonuçları olduğunu ifade edebiliriz.

Yunus Emre’nin Risaletü’n-Nushiyye ve Divan-ı İlahiyat adlı eserlerinin tanıtıldığı bölüm daha ziyade şiirlerindeki dil, biçim ve üslubu anlatmakta ve bu konuyla ilgili çeşitli örnekler sunulmaktadır. Risaletü’n-Nushiyye’nin mesnevî biçiminde yazılan bir tasavvufî öğüt kitabı olduğu ve anlatımından yola çıkarak devrin sosyal ve siyasal atmosferi hakkında ipuçları barındırdığı ifade edilmektedir. Divan-ı İlahiyat adlı eserin Yunus Emre zamanından kalan bir yazmasının mevcut olmadığı, var olan yüzden fazla yazmadan yola çıkılarak Yunus Emre’nin iki yüz ila üç yüz arası şiirine ulaşıldığı belirtilmektedir. Yunus Emre’nin divanında yer alan bazı şiirlerin kendisini takip eden şairlerce yazıldığı, ancak dil ve üslup bakımından farklı olduğu belirtilmiştir. “O, Türk dilini aruza ciddi bir şekilde adapte eden ve ilk defa millî şiir şeklini gazele yaklaştıran, adına ‘Yunus tarzı’ denilen kendisine mahsus bir üslubun banisi, ilk büyük şairimizdir.” Bu bölümün sonunda yer alan ve dikkatle, tekrar tekrar okunulup düşünülmesi gerektiğine inandığım bir tespittir.

Yunus Emre’nin dili, düşünce dünyası ve sanatının anlatıldığı bölümde, devrin şartlarıyla beraber bakıldığında, Yunus Emre’nin her üç başlıkta da bizlere katkısından bahsedilmektedir.  “Onun şahsiyetini yoğuran en önemli unsur, Kur’an’a, sünnete, ilahî aşk ve irfana dayanan hakikat bilgisidir. Bu özelliği esas olmak kaydıyla, Yunus’un dili, tefekkürü, değerleri ve idealize ettiği insan ve toplum anlayışı millîdir.” tespitinde bulunan yazar, dil ve düşünce dünyamıza yaptığı katkıları izah etmektedir. Kendisinden sonra yetişen, pek çoğumuzun ismini bildiği veya malumatı olduğu pek çok Allah dostu şairin Yunus’un izini takip ettiği, kendisinin ne kadar büyük bir sanatkâr olduğunu göstermesi bakımından önemlidir. Sanatında aslında sanat yapmak gibi bir kaygısı olmamakla beraber, şiirlerinde işlediği fikirleri kuru bir dille anlatmadığı, kitaptaki önemli tespitlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Dil kullanımında yukarıda bahsettiklerimize ek olarak, devrin dil anlayışı karşısında Türkçe’yi kullanmış olması ve bu kullanımın kendine özgü bir tasavvuf ve mana dili özelliği göstermiş olmasıdır.

En çok ilgi çekecek ve üzerinde durulup bu kitap haricindeki kaynaklardan da araştırma yapılacak olan Âşık Yunus bölümünde, Bursa’da yaşayan Yunus Emre’den etkilen mutasavvıf şairin hayatı ve şiirleri anlatılmıştır. Emir Sultan’ın talebelerinden olan bu zat hakkında elde yeterli bilgi bulunmadığından bahsedilerek var olan bilgi ve menkıbeler okuyucuya sunulmuştur. Bu bölümü okuyup, Âşık Yunus’un kitaba alınan yirmi bir şiirini okuduğunuzda, Yunus Emre’nin diye bilinen pek çok şiirin asıl şairinin bu zat olduğunu görünce çok şaşıracaksınız.

Türkçe’nin aşk ve mana dili olmasını sağlayan, yaşadığı devirden günümüze kadar gönül ve ruh dünyamızı aydınlatan Yunus Emre’nin daha iyi anlaşılabilmesi için okunacak çok önemli bir başvuru kitabı olan bu eseri defalarca hikmet gözlüğüyle okumamız gerektiğini düşünmekteyim. Şiirlerinde yer alan mana ve aşkın günümüz insanının yaşadığı pek çok soruna ilaç olacağı şüphesizdir. “Bu eser aşk ve mana dilimiz olan Yunus’un tanınmasında, anlaşılmasında, çağın ve geleceğin Yunuslarının yetişmesinde etkili olabilirse gayesine ulaşmış olacaktır, vesselam.” diyen Mustafa Tatcı’ya kulak verip, bu güzel eserin gayesine ulaşmasında tüm kitapseverlerin gayret göstermeleri dileğiyle, iyi okumalar.

Mustafa TATCI, H Yayınları, İstanbul, 2015, 501 Sayfa, ISBN: 978-605-404-27-53

Yazar: Berat ÖZTEN

0 0 kere oylandı
İçeriği Değerlendir