1917 Bolşevik ihtilâlinin “kostümlü provası” olarak nitelendirilen 1905 Rus Devrimi ve bu devrimin Abdülhamid dönemi Türkiye’sine etkisini konu alan başlıkta ismi yazılı kitabın tanıtımını yapmak ve bu eser kaynaklığında Rus Devrimini yakından incelemek maksadıyla kaleme aldığım bu yazıya, muharrir Doç. Dr. Hasip SAYGILI Bey’i takdim ile başlamak istiyorum.
Hasip Saygılı kimdir?
1960 yılında Gaziantep’te doğdu. Kara Harp Okulu (1982), Kara Harp Akademisi (1992) ve Quetta Command and Staff College’dan (2000) mezun oldu. Subay olarak çeşitli kıta ve karargâh hizmetleri yanında Pakistan Kara ve Hava Ataşeliği (2002-2004), Kara Harp Akademisi Sınıf Başhocalığı (2005-2008), Kosova Türk Temsil Heyeti Başkanlığı (2009-2010) ve Stratejik Araştırmalar Enstitüsü Müdürlüğü (2010-2013) görevlerinde bulundu.
2012 yılında “1905 Rus Devrimi’nin Osmanlı Devleti’ne Etkileri” konulu teziyle İstanbul Üniversitesinde doktorasını tamamladı. 2015’te doçent oldu. Halen Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi’nde tam zamanlı öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. Evli ve üç çocuk babasıdır.
Genel olarak…
Rusya’da vuku bulan 1905 Devrimi, gerçekleştiği coğrafyanın çok çok ötesinde, uluslararası boyutlarda bir etki alanına ulaşmıştır. Dönemin Türkiye’si de, komşusunda meydana gelen bu hadisenin etki alanına dahil olan ülkelerden biridir. Meşrutiyet, Mutlakiyet, hürriyet ve istibdat gibi kavramlar ekseninde yıllardır süregelen tartışmaların artık doruk noktasına ulaştığı bir dönemde bu devrim, sosyal, kültürel ve siyasal alanda pek çok gelişmeye etki etmiştir. Ne yazık ki, bu etkileri detaylı şekilde inceleyen bir çalışma günümüze kadar yapılmamıştır. Hasip SAYGILI Beyefendi, bahse konu eseriyle, bu alandaki mühim bir eksikliği giderme çabasındadır.
Ötüken Neşriyat tarafından yayınlanan ve 312 sayfadan oluşan bu eser, birincil kaynaklardan faydalanarak, Rusya da vuku bulan ancak bizim de yakın siyasi tarihimizde önemli gelişmelere sebebiyet veren 1905 Rus Devrimini, çeşitli yönlerden inceleyen ve kendi arasında da bir bütünlük teşkil eden pek çok yazıdan meydana gelmektedir. Bu yazılar; Teşekkür, kısaltmalar ve Giriş bölümlerinden sonra, “1905 Devrimine Giden Yolda Osmanlı Gözüyle Çarlık Rusya’sı”, “Rus Devrimine Giden Yolda 1904-1905 Rus- Japon Savaşı ve Osmanlı Devletine Yansımaları”, “1905 – 1907 Rus Devrimi”, “Potemkin İsyanı ve Sultan Abdülhamid” , “Rus Devriminin Yarattığı Diğer Sorunlar ve Gelişmeler Karşısında” şeklinde beş ana başlık altında, ilintili olduğu konulara göre tasnif edilmiştir. Yukarıda belirttiğimiz her bir ana başlık, bünyesinde pek çok alt başlık ihtiva etmektedir. Kitabımız, Sonuç, Kaynakça ve Ekler bölümleriyle sona ermektedir.
1905 Devrimine Giden Yolda Osmanlı Gözüyle Çarlık Rusya’sı
Dönemin Çarlık Rusya’sı, 19. YY’dan itibaren sanayileşmeye başlayan fakat alt-yapı, teknik teçhizat vs. hususlarında Avrupa’nın ve Amerika’nın gerisinde kalan, bankalarının büyük çoğunluğu Avrupalı bankaların güdümünde olan bir ülkedir. Sanayileşme döneminde dış borcu hayli artmıştır. Hayat standartları düşüktür, çalışma koşulları ve vergileri oldukça ağırdır. Yönetimin halka yabancılaştığı bu dönemde Rusya, yoğun istibdat uygulamalarıyla ve keskin bir mutlakiyetçi anlayışla yönetilir. Bu da halkta, yönetime karşı bir tepki ve hatta nefretin oluşmasını sağlamıştır. “İçinden çürümüş ağaç” olarak tasvir edilen Çarlık Rusya’sına dair bahsettiğimiz hususlar, Rus Devrimine giden yolda halkın dinamitlerini harekete geçiren uygulamalardan bazılarıdır. Rusya, 1917 Bolşevik ihtilaline kadar yer yer etkisi azalsa da dinmeyecek kargaşa ortamının esiri olmuşken, 30 yıldır ülkemizde hüküm süren ve benzer suçlamalara muhatap olan Sultan Abdülhamid, Rusya’da ki gelişmeleri yakından takip etmiş ve bu kargaşa ortamının ülkemize taşınmasına mahal vermemek adına tedbirler almıştır. Sansür uygulamaları ve jurnal teşkilâtları bu tedbirlerden bazılarıdır.
Abdülhamid Han, Rusya ile iyi geçinme politikası gütmüştür. Çar’a iyi niyetini göstermek adına her fırsatı değerlendirmeye çalışmıştır. Rusya’nın tepkisini çekecek hareketlerden kaçınmıştır. Tüm bunları sadece iktidarını korumak için yaptığını söylemek şüphesiz yanlış olur. Sultanın Rusya’ya karşı takındığı bu tutumun, kendisiyle özdeşleşen “Denge Politikasının bir ürünü olduğu muhakkaktır.
Öte yandan Jöntürk muhalefeti de, Rusya’daki kargaşa ortamıyla II.Abdülhamit gibi yakından ilgilenmiş ve yayın organlarında bu konuyu fazlaca işlemiştir. Müellifin, dönemin önde gelen Jöntürk gazetelerinden olan ve muhalefetin farklı kutuplarını temsil eden Osmanlı, Türk, Içtihat ve Şura-i Ümmet gibi gazetelerden yaptığı alıntılar, bunu göstermektedir. Ayrıca Rusya’daki istibdat ve mutlakiyetçi yönetim aleyhine gelişen olayların, ülkemizde istibdat ile savaş verdiğini söyleyen muhalif kesime umut verdiği görülmektedir .
Rus Devrimine Giden Yolda 1904-1905 Rus-Japon Savaşı ve Osmanlı Devletine Yansımaları
1904-1905 Rus-Japon Savaşının, Çarlık Rusya’sının ağır mağlubiyetiyle neticelenmesi, devrim hareketlerine ivme kazandırmıştır. Bu savaşı ülkemizde, hem II. Abdülhamid hem Jöntürk muhalefeti hem de halk yakından takip etmiştir. Abdülhamit’in , mabeynde oluşturduğu bir merkezde günü gününe savaşı takip ettiği söylenmektedir. İngiliz hukukçusu Profesör Dicey’e göre, Sultan Abdülhamit “Ruslar uzak doğuda tutunurlarsa Türkiye’yi yalnız bırakırlar. Fakat orada mağlup edilirlerse, yakın doğuya dönüp bana saldıracaklar” endişesi taşımaktadır.( s.68) Sultan, dış politikasının omurgasını oluşturan “Denge Politikasını” bu savaşta da uygulamış ve savaşan devletlere tarafsızlığını hissettirmeye çalışmıştır. Bu hususta Japon ordusuna gözlemci olarak Pertev Paşa gönderilmiş, gözlemci kabul etmeyen Rus ordusuna ise tıbbi açıdan oldukça donanımlı bir Kızılay heyeti yollanmıştır.
Savaş, Osmanlı Kamuoyunda da ilgiyle takip edilmiştir. Japon zaferini halkımız büyük sevinçle karşılamıştır. Basın-Yayın organları da Rusların yenilgisini büyük bir zevkle okuyucularına aktarmış fakat belli noktalarda sansür uygulamalarına takılmıştır. “Rusya devletinin aczini tasvir eden hayali resim ve levhalarla bu misillü tesâviri havi” ecnebi gazete ve broşürlerin ülkeye girişinin ve satışının önlenmesi gerektiği hakkında Sadaretçe yayınlanan bildiri, bunun örneklerinden biridir. (s.80) Bu uygulama şüphesiz Sultan Abdülhamid’in, geçen satırlarda nedenlerini belirtiğimiz, “Rusya’yı kışkırtıcı hareketlerden uzak durma” anlayışının neticesi olduğu muhakkaktır. Yazarın, Tatar seyyah Abdürreşid İbrahim’in anılarından alıntıladığı şu kısım Müslümanların kahir ekseriyetinin savaşa yaklaşımını özetler mahiyettedir: “ Rus Japon muharebesi baslar başlamaz bütün Müslümanlar, hiçbir münasebetleri olmadığı Japonların muzaffer olması için dua ettiler.” (s.84)
Rus-Japon Savaşı, bazı Müslüman yazarlarca “Çar despotizmi üzerine anayasacılığın zaferi” olarak görülmüştür. Mutlak ve baskıcı bir zihniyet ile yönetilen Çarlık rejiminin yenilgiye uğraması, Çar ile Sultanın idareleri arasında paralellik iddia eden Jöntürk muhalefetine, Abdülhamid’i devirme ümidi vermiştir. Ayrıca, milletimiz bu savaş vesilesiyle Japonların karakter özelliklerini, Japon ahlak ve erdemini yakından tanıma fırsatı yakalamış ve günümüzde dahi devam eden Japon sempatisinin temelini o günlerde atmıştır.
1905-1907 Rus Devrimi
Rusya’da gerçekleşen devrim hareketlerinin fitili, bir rahip önderliğinde Çar’a dilekçelerini iletmek için silahsız olarak yürüyüşe geçen işçiler ve onların ailelerinden oluşan grup üzerine Saray muhafızlarınca ateş edilmesi üzerine başlayan ve “Kanlı Pazar” olarak bilinen hadise ile ateşlenmiştir. Bu olayı takip eden süreçte, Çarlık hükümeti ile köylülerin, işçilerin ve öğrenci gruplarının başını çektiği devrimciler arasında bir dizi mücadele gerçekleşmiştir. Her devrim belli tekâmül evrelerinden geçer ve yeteri kadar olgunluğa ulaşınca aksiyon başlar. Çarlık Rejimi tarafından halka dikte edilen ağır vergiler, zorlu çalışma koşulları, fakirlik gibi unsurların yanında özellikle 1904-1905 Rus-Japon savaşı, devrim için uygun ortamın sağlanmasına sebep olmuştur. Bu savaştan Rusya’nın ağır bir mağlubiyetle ayrılması ülkedeki tansiyonu iyice arttırmış, devrimcilerin elini hiç olmadığı kadar güçlendirmiştir. Tüm bu olumsuz gelişmeler karşısında Çarlık, geri adım atmak durumunda kalmış ve istemeyerekten de olsa eylemcilerin isteklerini kabul etmiştir. 17 Ekim 1905 tarihli ferman ile on haftalık “Özgürlük günleri” başlamıştır. Fakat bu özgürlük ortamı çok uzun sürmemiştir. Devrim rüzgarının sertliğini kaybetmesiyle Çarlık hükümeti, vermek zorunda kaldığı hakların birçoğunu çıkardığı “Temel Yasalar ”ile geri alarak mutlak egemenliğini yeniden tesis etmiştir. Duma adı verilen halk meclisinin ikinci kez kapatılmasına neden olan 17 Haziran 1907 darbesi ile devrim tamamen sona ermiştir. Tüm bu hadiseler, başta o dönem Çarlık Rejimi ile benzer olarak otokratik sistemle yönetilen Iran, Hindistan, Osmanlı gibi devletler olmak üzere dünya genelinde dikkatle takip edilmiştir.
Ülkemizde, daha önce belirttiğimiz gibi Sultan II. Abdülhamit devrim hareketlerini yakından takip etmiştir. Fakat Rus-Japon savaşının aksine bu hususta basında uygulanan sansür oldukça katıdır ve bu sebepten halk, Rusya’da ki devrim hareketlerine dair pek malumat sahibi değildir. Paris, Mısır gibi ülke sınırları dışında kalan muhtelif yerlerde yayınlanan Türkçe gazetelerin kaçak yollardan temin edilmesi ile bu devrim hakkında bilgi sahibi olunabilmiştir.
Potemkin İsyanı ve Sultan Abdülhamid
1905 Rus devriminin en çarpıcı olaylarından birisi de Karadeniz’de isyan eden Potemkin Zırhlısı hadisesidir. Potemkin isimli gemi, erzak ve mühimmat almak için Odesa’ya gitmiş ve burada gemiye gıda takviyesi olarak kurtlanmış et yüklenmiştir. Durum personel tarafından fark edilince gemi kaptanına olayı intikal ettirilir. Fakat Gemi kaptanı olan Albay’ın, etin tuzlu suyla yıkandıktan sonra yenebileceğini söylemesi üzerine mürettebat arasında hoşnutsuzluk ortaya çıkar ve bu hoşnutsuzluk daha sonra isyana dönüşür. 1905 Devriminin en tanınmış askeri isyanı bu şekilde başlamıştır. Potemkin Zırhlısı daha sonra Rusya’ya iade edilmeme teminatı karşılığında Romanya makamlarına teslim olmuştur .
Potemkin zırhlısındaki isyan, İstanbul’da büyük yankılar uyandırmış ve ilgiyle takip edilmiştir. Türk hükümeti, Potemkin Zırhlısının Boğazdan geçişini önlemek için mevcut güvenlik tedbirlerini iki katına çıkarmıştır. Osmanlı Devleti, boğazlarda ki tahkimatı arttırarak bir bakıma krizi lehine çevirmiştir. II. Abdülhamid’in boğazlar üzerinde güvenlik tedbirlerini arttırması Rusya’nın tepkisini çekmiş ve yeni bir krize sebep olmuştur. Ayrıca Potemkin Zırhlısı hadisesinin, Sultanda korku ve paniğe neden olduğu ve onu, kendi donanma personeli üzerinde içeriye doğru bir araştırma yapmaya sevk ettiği iddia edilse de bu hususta herhangi bir belgeye rastlanılmamıştır.
Rus Devriminin Yarattığı Diğer Sorunlar ve Değerlendirmeler Karşısında
Bu başlık altında incelenen önemli hususlardan ilki Kafkaslardaki Müslüman-Ermeni çatışmasıdır. Bu çatışmaların sorumlusu olarak her ne kadar taraflar birbirini suçlasa da esas sorumlu olarak Çarlık hükümeti gösterilmektedir. Çarlık, iki etnik grubu birbirine kışkırtarak Kafkaslarda Rus Devriminin etkilerini azaltmaya çalışmıştır. Rus kamuoyunda ve bazı ülke gazetelerinde ise Osmanlı devletinin Müslümanları Ermenilere karşı kışkırttığı şeklinde yayınlar yapılmıştır.
Osmanlı Devleti, Rusya’daki karışık ortamdan zarar gören Müslüman uyruklu Rus vatandaşları ile kendi vatandaşlarının haklarını korumak maksadıyla Rus hükümeti ile temasa geçmiş ve gerektiği hallerde onların Osmanlı ülkesine dönüşünü sağlamaya çalışmıştır. Ayrıca Ermenilerin ülkeye silah sokmasını ve Rusya’da yaşanılan hadisenin bir benzerinin ülkemizde yaşanmasını engellemek için hudut güvenliği arttırılmış, Ermenilerin sızması engellenmiştir. Abdülhamid’in çeşitli önlemlerle Osmanlı topraklarından uzak tuttuğu devrimci Ermeniler ’in Türkiye de meşrutiyet ilan edilince döndüğü görülmektedir. (s.213)
Rus Devrimi Süresince meydana gelen Anadolu Ayaklanmaları da bu başlık altında incelenmiştir. En etkilileri Erzurum ve Kastamonu Ayaklanmaları olmak üzere Anadolu’da pek çok ayaklanma meydana gelmiştir. Rus kaynakları bu ayaklanmaları, Rus Devriminin yarattığı etkiye bağlasa da işin esasında öyle olmadığı açıktır. Türk isyancıların Rus devrimcileri gibi var olan düzeni yıkma ve yeni bir düzen tesis etme gibi bir amaçları yoktur. İsyanların sebebi büyük oranda mülki idare amirlerinin kötü yönetimi ve halkın belini büken vergilerdir. Payitaht tarafından, şikayet edilen mülki amir görevden alınınca veya vergiler kaldırılınca isyanlar sona erer. Yani verilen mücadele merkez yönetimine karşı değil taşra idarelerine karşıdır.
Rusya’da Çarlık Rejimi, otoritesini yeniden tesis edince Yusuf Akçura, Zeki Velidi Togan, Ahmed Ağaoğlu, Mehmet Emin Resulzade gibi bazı Türk aydınlar ülkemize göç etmiştir. Bu insanların Türkçülük akımına ivme kazandırdığı da bu bölümde yazar tarafından belirtilmiştir.
Değerlendirme
Uzun, yoğun ve titiz bir çalışmanın ürünü olduğu muhakkak olan bahse konu eserimiz, benim de başlıklar altında bir kısmını aktarmaya çalıştığım pek çok kıymetli bilgiye haizdir. Bu bilgilerin okuyucuya aktarılışında yazarın kullanıldığı anlaşılır ve açık üslup, birçok akademik eserin yaşadığı dil probleminin, bu eserde görülmemesini sağlamıştır. Bu husus, kitabın akıcılığını arttırmıştır.
Dikkatimi celp eden bir diğer hususta, eserde alıntıların fazlalığıdır. Yazar, birincil kaynaklardan ve konu ile alakalı geçmiş çalışmalardan yaptığı alıntılar ile sık sık ortaya koyduğu düşüncelerini desteklemiş, yargılarını somutlaştırmıştır. Mevzu bahis eserin Kaynakça ve Ekler kısmı da okuyucu için oldukça tatmin edici bir mahiyettedir. Akademik eserlerin, kaynaklarının sağlamlığı ve güvenilirliği nispetinde değer gördüğünü kabul edersek, eser açısından bu oldukça önemli bir niteliktir. Ayrıca, ele alınan konuya dair belirtilen dipnot bilgilerinin, sayfaların alt kısmında verilmesi okuyucuya oldukça kolaylık sağlamıştır.
Hasip SAYGILI, Ötüken Neşriyat, 2016, 312 Sayfa, ISBN: 9786051553511
Yazar: Remzi Can ÖZTÜRK